Yeni normalleşme süreciyle insanlar kendilerini yeniden yollarda ve tatillerde buldu. Nitekim yolu özleyenlerden biri olarak, gidemiyorum bari yazayım dediğim bir yazı ile karşınızdayım. Size, bu yaz gidemediğim fakat bundan önceki yazlarda ise çıkmadığım güzel şehir Batum’u anlatacağım.
Batum, Gürcistan‘ın özerk cumhuriyeti Acara‘nın başkenti olan Karadeniz kıyısındaki şirin mi şirin liman kentidir. Nüfusuyla pek ilgilenmediğim halde araştırmalarım sonucu 190.000 olduğunu söyleyebilirim. Tarihiyle ve doğasıyla harika olan bu şehrin size geçmişinden biraz bahsedeceğim zira neden bu kadar güzel şeylere ev sahipliği yaptığını daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır.
Şehir kurulduğundan bu yana birçok kez el değiştirmiştir. Hikayesi Roma imparatorluğu ile başlayıp, daha sonra Osmanlı döneminde Osmanlı’ya geçmesiyle devam etmiştir. İngilizler, Almanlar derken Osmanlı- Rus savaşı sonrasında tekrar Gürcistan sınırlarına katılmıştır. En güzel zamanlarını aslında SSCB dönemimde yaşayan Gürcistan yakın tarihimizde oluşan ayaklanmalardan sonra ve SSCB’nin dağılmasından sonra Gürcistan yeniden bağımsızlığını ilan etmiştir. O zamanlar bağımsızlık adı altında yapılan ayaklanmalar, ülkelerin kendilerini özgür hissetmeleri her ne kadar kulağa hoş gelse de eminim şu an bulundukları yaşam şartları, ekonomik durum, eğitim SSCB’yi aratıyordur.
E bu kadar acılarla, kederlerle savaşlarla dolu şehrin belki de en güzel yanı bu acılardan kalan miraslarıdır. Ülke eski Sovyet ülkesi olduğu için harika bir mimari yapısı var! Daha sınır kapısını geçtiğiniz zaman anlayabiliyorsunuz bunu. Gezmeye başlamadan önce size şehrin iklimi,ulaşımı ve ekonomisinden de biraz bahsedeyim ki ne ile karşılaşacaksınız önceden bilin, gelen her turist gibi şaşırıp kalmayın!
Batum bizler için Doğu Karadeniz’in hemen yanı olsa da dünya için bu böyle değil sanırım J İklimi Karadeniz’den çok uzak olan bu şehrin en çekici özelliklerinden birisi bana göre bu. Batum’a hem karayolu hem havayoluyla ulaşabilmemiz mümkün, he her tarafı denizlerle çevrili bu iki ülke arasında neden deniz yolu yok diye soracak olursanız sizi ulaştırma bakanlığı sayfalarına yönlendirmek isterim çünkü bunun cevabı bende yok… Senede 3-4 defa gittiğim halde bana kara yolu hep daha cazip gelmiştir. Genellikle minik bir Karadeniz turundan sonra soluğu Artvin’in Hopa ilçesinde alıyorum. Hopa merkezden minibüslerle veya özel aracınız ile Kemalpaşa’ya geçip 20 dk sonra SARP SINIR KAPISI’nı görebilirsiniz. Alternatif olarak hava yolu ile Trabzon’a gelip oradan direkt otobüslerle 3-4 saat sonra kendinizi sınırda bulabilirsiniz. Bana göre en zahmetli, gereksiz ve çok zorda kalmadıkça tercih etmeyeceğim diğer yollar ise direkt Batum’a uçmak. Şöyle ki Batum biletleri çok pahalı olduğu için bu yolu tercih etmiyorum ve dediğim gibi Karadeniz’den geçmek gayet rahat oluyor. Bir de Artvin Havaalanı aslında Batum Havaalanı. Şöyle ki Artvin’e uçmak isteyen bir insan dış hatlardan önce Batum’a uçuyor. Daha sonra Batum’a indiğiniz an sizi hemen alıp bir servisle Kemalpaşa’ya sınıra geri getiriyorlar, yani öyle Artvin bileti alayım ucuza sonra Batum’a geçerim direkt diye bir seçenek ne yazık ki yok. Şimdi sizler bu şehre giderken kendiniz için en uygun ve en güzel yolu seçersiniz. Ben şanslıyım ki bir tarafım Gürcistan’dan göçüp Ordu’ya gelmiş bir tarafım Giresun’da kalmış. Bu sebeple minik minik Karadeniz’den sonra Batum harika oluyor.
Ee hadi ulaştık diyelim bu şehre, dediğin gibi Melis hava da harika güneş bizi yakıyor, e sonra napacağız? Valla arkadaşlar yine bütçenizi konuşturacaksınız. Önceleri Gürcistan’ın para birimi Lari bizim paramızdan değersizdi böyle düşünmeden yapıyorduk her şeyi ama şimdi malum. Bu yüzden size 3 seçenek sunacağım. Sınırı geçtikten sonra pasaport işlemleriniz vs bitince Gürcistan kısmına direkt ayak basıyorsunuz. Burada servisler, halk otobüsleri ve taksiler var. Bizim korsan taksileri aratmayan eski, gelişmekte olan bir ülkeye göre ise yeni olan taksiler 20-25 lari karşılığında sizleri Batum’a götürür. Hatta iyi bir pazarlık yaparsanız bazen 15 lari oluyor. Çarpın şimdi onu 3 ile ne kadar TL yaptığını görürsünüz. Ben servis kullanıyorum, bizim dolmuşlarımız gibi 1,5-2 lari gibi bir fiyatla hop aynı dakikalardan sonra Batum merkezdeyim. Otobüs işi zahmetli, bizim kartlar gibi kart çıkarmak para yüklemek vs derken daha o sıcakta pişman olursunuz geldiğinize… Ee tüm ulaşımı,iklimi halletiysek şehre yerleşip gezmeye hazırız gibi.
İlk satırlarda dediğim gibi şehir eski,güzel,düzenli mimarisiyle sanki İtalya’ya gelmişsiniz hissi yaratıyor. Hem İtalya hem daha ucuzu! İnsan ne ister. Sizleri maddi olarak korkutmuş olabilirim ama yine de şehir çok ucuz olduğu için bizim ülkemizde yapacağınız tatilden daha ucuza geliyor emin olun. Gitmeden bütçenize göre otel ayarlamanızı tavsiye ederim. Hosteller, apartlar, kiralık evler ve 5 yıldızlı oteller. Hepsinde kalmış birisi olarak size şunu öneriyorum ne için gidiyorsunuz Batum’a önce bunu sorun kendinize. Örneğin ben kumar turizmi için gittiğim zaman bir hostelde kalmıştım çünkü zaten odaya uğramadım bile, eşyaları bırakım tüm vaktimi casinoda harcadım. Malum kahvaltı,öğle yemeği, akşam yemeği, alkollü ve alkolsüz her şey casinolarda ücretsiz olarak sunuluyor sizlere. Yani Türkiye’de gittiğiniz her şey dahil bir otel düşünün öyle yerler. Ee bu casinoların konaklama kısmı yok mu? Tabii var ama zaten gidip uyumadığın bir oda için o kadar para verir misiniz bilmem. Ben vermem J bazı oteller konaklamayı ücretsiz yapıyor, örneğin kumarhanemi kullanacaksan vs konaklaman benden gibi. Bunları denemedim sizler denerseniz bana iletin! Ee tamam anladık kumar var, güzel oyun ucuz ülke ama yahu burada sadece kumar mı var be kardeşim diyorsunuz muhtemelen. Olur mu? Dediğim gibi şehir o kadar güzel ki yapacak çok şey var ama 2 güne biter J Eğer kültür,doğa turizmi için geldiyseniz orta yollu bir konaklama imkanı sizlere yeterli olacaktır.
Şehirde bana göre görülmesi gereken en güzel yer aslında sokakları. Eski Sovyet binaları, yapıları harika. Yazının sonuna sizler için senelerdir biriktirdiğim fotoğraflardan ekleyeceğim. Otele yerleştikten sonra önce bir çıkın o güzel sokaklarda dolaşın. Daha sonra dinlenmek ve bir şeyler atıştırmak için sizleri Piazza Meydanına alayım.
Piazza (İtalyanca’da meydan demek), belki de tüm Gürcistan’nın en güzel meydanlarıdan biri. Birebir İtalyan meydanlarından modellenmiş. Burada kendinizi adeta İtalya’ya ışınlanmış hissediyorsunuz. Etrafta birçok cafe, otel, restoran alternatifi var. Son yıllarda burası konser, performans gibi etkinliklerin de popüler yeri olmuş. Placido Domingo, Chris Botti, Sting, Macy Grey gibi dünyaca ünlü isimler bu meydanda konser vermiş. Piazza turu ve dinlenmesinden sonra yakın çevrede olan Avrupa Meydanı’na bir göz atın(Europe Square) . Klasik büyük bir fıskiyeli havuzun olduğu Meydan’ın en önemli simgesi elinde altın koyun postu tutan Medea Heykeli.
Şehir küçük olduğu için birçok yere yürüyerek ulaşabilirsiniz, dilerseniz ucuz olduğu için şehir içinde araç kiralayabilirsiniz. Bu kadar güzel meydanlardan sonra bir saat kulesi elbette olacak, şehirlerin klişesidir. Ama bu kadar o güzel ki, klişe demek haksızlık olur. Bir sonraki durağımız Astronomik Saat (Astronomic Clock), Medea Heykeli ile aynı yol üzerinde, Memed Abashidzade Bulvarı üzerindeki UNESCO tarafından koruma altında olan Eski Banka Binası’nın (National Bank of Georgia) üzerinde yer alıyor. Buradaki astronomik saat her saat başı çan sesleri çıkarıp güneş ve ayın konumlarını gösteriyor. Yani gördüğünüz gibi sıradan bir saat değil izlemesi gayet keyifli oluyor.. Piazza’nın hemen karşısında bulunan şirin mi şirin kiliseye uğramadan olmaz bizce. Bu kilisenin kaderi beni nedense her aklıma geldiği zaman üzüyor. Bu kiliseyi, Osmanlı Dönemi’nde burada yaşayan Rumlar padişaha hediye olarak sunmuşlar. Padişah da çanlarının asla çalınmaması kaydıyla kiliseye izin vermiş. Kilisenin yapımına 1865’de başlanmış ve çanları da 1878’de yerleştirilmiş. Rumlar söz verdikleri üzere çanları hiç çalmamışlar ta ki Osmanlı’nın batum topraklarını kaybettiği
güne kadar. İşte o gün çanlar Osmanlı için çalmış. Bugün ise şehrin ana kiliselerinden biri olarak faal bir şekilde ibadete açık.
Tüm bunlardan sonra ee kültürlendik Melis ama biraz deniz görsek fena olmaz dediğinizi duyar gibiyim. O zaman sizleri boydan boya deniz olan kıyıya alayım! Adı üstünde liman kenti..
Batum’da birçok yerde denize ücretsiz giriyorsunuz, tıpkı eski İstanbul’da olduğu gibi. Çoğu yer hala ücretsiz ve halka açık, yani siz bi köşede kahve bira içerken yanınızda iskeleden denize giren gençler! Kulağa çok hoş geliyor değil mi?
Miracle Park bu yerlerden sadece birisi. İçinde Batum’un gerçek simgeleri olan birçok şeyi barındırıyor. Bunlardan ilki o meşhur Alfabe Kulesi.
Bu kule üzerinde Gürcü alfabesinin harflerini taşıyan ve her insanın insanının özgünlüğünü sembolize eden, DNA sarmalı dizaynındaki binadır. Bu bina önceleri birçok kişiye ilham vermiştir, içerisi kitap, senaryo yazmak için kullanılmıştır. Daha sonra terk edilmiş ve sadece bir teneke yığını olarak kalmıştır, taa ki Gürcistan onu bir İspanyol şirkete kiralayana kadar. Yapı şu an turistik bir kuleden ibaret ve 20 yıl kadar süreyle kiralandı… Dedim ya yazının başında, Gürcistan karar verme konusunda sıkıntılı bir ülke. Her gelişmekte olan ülke gibi…
Her neyse bu yapıyı inceledikten sonra sizi harika bir yere alayım! Batum’un neredeyse her yerini yukardan görmeye ne dersiniz? 10 Lari karşılığında size harika bir şey sunuyorum. Meşhur dönme dolap! Batum’un London Eye’ı dediğimiz harika yapı artık Batum’la özdeşleşmiştir. Türkiye’den klip çekimleri için,diziler için birçok ünlü kişi gelmiştir. Resimlerini alt tarafa bırakacağım efendim..
Güldük eğlendik, bu kadar savaşlar, bağımsızlıklar, ölümler görmüş bu şehirde kötü bir şey hiç mi yok? E var tabi. Hem de bana göre en kötüsü. Ali ve Nino.. Birçok kitaba, diziye, filmlere konu olmuş bu aşkı umarım ilk defa duymuyorsunuz. Eğer öyleyse benim yorum ağzımla okuduktan sonra filmini izlemenizi öneririm.
Efendim bu Ali ve Nino birbirini deli gibi seven bir çiftimiz. Kafkaslar’ın Romeo ve Juliet’i diyebiliriz. Ali Müslüman bir Azeri genci, Nino ise Hristiyan bir Gürcü prensesi.. Bu gençlerimiz deli dolu aşk yaşarken aileler karşı çıkıyor. Ne garip di mi? Seneler geçmiş ama insanoğlu hala olduğu yerde saymış. Hala insanı insan göremeyip böyle şeylerle karşı çıkıyoruz. Kültür çatışması, gelenek görenek derken evliliklerine izin vermemiş. Bu sırada 1. Dünya savaşı sırasında Rus işgaline karşı Ali Azerbaycan’a savaşmaya gidiyor ve orada hayatını kaybediyor. Nino’ya hiçbir zaman kavuşamıyor. Savaşlar,ölümler derken olan yine hep iyilere oluyor. Her neyse bu aşktan esinlenerek bir kitap yazılıyor film çekiliyor derken 1937 yılında işte bu dev heykel kuruluyor. Önceleri her akşam 19:00 ‘da birbiriyle birleşen bu heykel turistlerin yoğun ilgisinden mi bilinmez artık 1 saat arayla birleşiyor. Bir kadın ve bir erkek heykel birbirleriyle kavuşup, demirlerin iç içe geçmesinden sonra tekrar ayrılıyor. Ne acı. Heykelleri bile kavuşamıyor. Sizler için bu güzel trajik eserin resimlerini aşağıya bırakıyor olacağım.
Buraya kadar gelmişken chacha kulesine gitmeden olmaz. Bu yapı İzmir Konak’taki Saat Kulesi’nin kayıp ikiz kardeşi. Çok beğendikleri için buraya da yanısını yaptırmışlar. Tabi ortada, ikizlerin her ne kadar aynı görüntüye sahip olsa da, farklı karakterlere sahip oldukları gibi bir gerçek var tabi. Bu ikizde de Temmuz, Ağustos aylarında her gün saat 19.00’da 10 dakikalığına su yerine Gürcü vodkası Chacha akıyor!
Bir günü böyle bitirdikten sonra ertesi gün için size önerebileceğim 2 şey var! Birisi Sahildeki teleferik. Bir diğeri ise Batum Botanik park. Botanik park’a taksi veya şehir merkezindeki dolmuşlarla minik bir ücret karşılığı gidebilirsiniz. Bence gidin!
Dünyanın en büyük botanik parklarından birisidir. Parkta iki bini ağaç olmak üzere beş binden fazla bitki türü bulunur. Bitki tanıtımı, çiçekçilik ve kesme çiçekçilik, yarıtropikaller, bitki fizyolojisi ve biyokimya ile botanik alanlarında bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Parkta özellikle eski SSCB’nde ekonomik değeri olan yarıtropikal bitkilerin yetiştirilmesi ve tanıtılmasına yönelik çalışmalar yapılmış.
Bunun dışında, Sanat galerilerini, tiyatro binasını, Arnavut kaldırımlı sokaklarını, türk mahallesini gezebilirsiniz.
Hediyelik eşya satan bir sokak var oraya gidip eski Sovyet eşyalarından veya güncel Gürcistan hatıralarından alabilirsiniz. Kafkas kıyafetleri, magnetler vb şeyler.
Yemek konusuna gelecek olursak, ben dışa dönük bir insan olduğum için pek seçmedim ama sizleri bilemem! Harika domuz eti, domuz sosisleri yiyebilirsiniz. Yok ben istemem derseniz Rus mantıları tam size göre olacaktır. Bunun dışında birçok peynir çeşidi olan şehirde yine doya doya peynir ve hamur işleri yiyebilirsiniz. Tropik meyvelerden bahsetmiyorum bile.
Kısacası az parayla çok güzel tatil yapabileceğiniz yerdir Batum. Deniz, kum, güneş sınırsız ve ucuz alkol, doğa, kültür, kumar, tarih hepsini içinde barındıran ve yanı başımızda olan komşuya gitmek için daha fazla beklemeyin. Kapılar açılınca akın edin! Geri dönüşte ise Duty Free’den bol bol işinize yarayacak şeyler getirin.





