Göç süreci toplumların homojen yapısını dönüştürmekte ve toplum içinde göçmenler, konuklar, yabancı öğrenciler, mülteciler gibi farklı grupların ihtiyaç ve sorunlarını gündeme getirmektedir. Mülteci, kendi ülkesinde yaşadığı eziyetten, siyasi veya dini istismardan kaçmak için yaşadığı yerden zorunlu olarak ayrılan ve geri dönme olasılığı bulunmayan kişilerdir.(Dalhouse ve Dalhouse, 2009; Roxas, 2010)
2011 Nisan ayından itibaren Suriyeli sığınmacıları ülkeye almış ve BM’nin verilerine göre 2017 yılında sayıları 2.900.000’nu bulmuştur. Ancak bu sayı resmi sayıdır. Tahminlere göre sığınmacıların sayısının 3.500.000 olduğu düşünülmektedir. Sayı fazla olduğundan ve yeterli istihdam sağlanamadığından bu durum beraberinde birçok sorunu da meydana getirmiştir. Bu sorunlardan en önemli toplumsal sorunu ise eğitim ve sağlıktır. Sürecin 2011’den itibaren belirsizlik içine girmesi ve sığınmacı sayısının Türkiye’nin imkanlarını aşması neticesiyle en büyük sorun eğitim sorunu haline gelmiştir.2011 Mart ayında başlayan iç savaş; savaş halinde olan Suriyeli çocuk ve gençlerin daha öncelikli olan beslenme, barınma gibi yaşamsal faaliyetlerinin sekteye uğraması ile eğitim süreçleri nerdeyse durma noktasına gelmiştir. Türkiye’ye geldikleri süreçte ise hazırlıksız ve yetersiz imkanlarla bu hal daha da olumsuz noktalara varmıştır.
Sığınmacılar yeni geldikleri toplumda günlük yaşamdaki değişimlere bağlı birçok zorlukla karşılaşarak, uyum sağlamak için mücadele etmek durumunda kalırlar. Yetişkin sığınmacılar yeni geldikleri toplumda kendileri ile aynı kökene sahip bireylerle bir arada yaşayarak, kendileri için güvenli ve tanıdık bir çevre oluşturabilirler. Ancak bu durum bu ailelerin çocuklarının zaten küçük yaşlarda yaşadıkları acı tecrübe ile daha zor bir hale gelmiştir. Mülteci çocuk için yeni geldiği toplumda okul çevresi, durağan ve güvenli bir ortam sunmasına rağmen bu çocuklar yaşadıkları ani ve zorlu göç süreçleri, farklı geçmiş ve kültürel özelliklere sahip olmaları, ortak bir dili paylaşmamaları gibi nedenlerle okula uyum sağlamak için ek çaba göstermek zorunda kalırlar.
Literatür Taraması:
Çocuklar için, düzensiz göç süreci içinde yer almak, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi temel birçok sosyal hizmet olanağından yararlanamamak ve zaten zayıf ve savunmasız olmak anlamına gelen çocuklukla birlikte daha fazla hak ihlallerine açık bir hale gelmek demektir (Topçuoğlu, 2012). Mülteci çocuklar daha bu travmatik süreci atlatamadan bilmediği bir kültüre bilmediği bir dil ile adapte olmaya, akranları ile uyum içinde yaşamaya çalışmakta ve bu onlar için üst düzey kaygı ortamı oluşturmaktadır. Bu kaygı ortamında onlara yeteri düzeyde eğitim vermek oldukça güçtür. Bu neden ile öncelikle sorunların temeline inmeli, bunlara yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Dil engeli, çocukların okulda diğer çocuklardan izole edilmelerine ve yalnız kalmalarına neden olabilmekte, kendilerini ifade edemedikleri için içlerine kapanmalarına ya da saldırgan davranışlar sergilemelerine neden olabilmektedir (Yohani, 2010). Gelen sığınmacıların ülkemizde yaşadığı ilk ve temel sorun dil farklılıklarıdır. Birey bulunduğu toplumda kendisini ifade edemezse, diğer bireyler ile iletişim ve etkileşim kuramazsa hem kendisi için hem de ülke vatandaşları için birçok sorun da beraberinde gelir. Dil sorunu bireyin hem sosyal hayatında hem de hizmet aldığı çeşitli kurumlarda karşısına çıkar. Bu kurumlardan biri de okuldur.
Sığınmacı çocukların öğretmenleri ile sınıf içi ve dışında herhangi bir şekilde iletişime geçemedikleri ve akranları ile de aynı sorunların yaşandığı bilinmektedir. Öğrenci sınıf içi/dışı herhangi bir sorun karşısında kendisini akranlarından da soyutlanmış olarak görmektedir.
Mülteci çocukların yerel akranlarından uzaklaşması varsa okuldaki diğer mülteci çocuklara yaklaşması daha da problemli hale gelecektir. Öğrenciler arasında bir bağ kuradamadan yalnız başlarına kalmış olacaklardır.
Dil problemi sadece okullarda sosyal değil aynı zamanda da akademik olarak mülteci çocukları akranlarından ayıran unsurdur. Ana dil ile değilde Türkçe eğitim almak durumda kalan göç eden çocukların başarısı büyük oranda düşmektedir. Başarı-başarısızlık kavramları ile de öğrenciler birbirlerini sınıflamaktadırlar. Bu sınıflamaya veliler de girince çocuklarının kendilerince başarısız öğrenciler ile arkadaşlık yapmamasını, onlarla ikili ilişkiler kurmamasını dikte ederler.
Dil sorundan birincil olarak etkilenen bir diğer kesim ise öğretmenlerdir. Öğretmenler çocukla iletişime geçemedikleri için kendilerini çocuğa bilgi aktarmada yetersiz görmektedir. Öğretmenler kendilerini gergin bulduklarını ve bu nedenle hem sığınmacı çocuklara hem de diğer çocuklara yansıttıklarını bazen de sığınmacı çocukları görmezden geldiklerini belirtmişledir. (E.M. Uzun ve E. Bütün, 2015))
Bir diğer sorun ise sığınmacı çocuklara yönelik tutumlar. Çocukların çeşitli tutumları kazanmasında ailelerin etkili bir unsur olduğu bilinmektedir (Aboud ve Doyle, 1996; Sinclair, DunnveLowery, 2004; Güngör, 2014) Ailelerin Suriyeli sığınmacılara karşı olumsuz tutumlarını çocuklar da okul ortamında zaman zaman sergilemektedirler. Ailelerin olumsuz tutumlarından doğrudan etkilenen öğrenciler sınıflarında/okullarında bulunan Suriyeli öğrencilere karşı direk tepki, görmezden gelme, toplumdan dışlama davranışları sergilemektedirler.
Küçük yaşta göç deneyimi yaşayan mülteci çocuklarla Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) yapılan bir çalışmada mülteci ergenlerin uyumunun öncelikle okul deneyimlerinden etkilendiği ortaya konulmuştur (Mosselson, 2006).
Öğrencilerin mülteci akranlarına olumsuz tutum sergilemesinden dolayı, mülteci çocuklar okullara devamsızlık yapmaktadırlar. Bir gün gelen öğrenci diğer gün gelmemektedir. Bu da haliyle öğrencinin okula adapte olmasını, dil öğrenimini ve diğer arkadaşları ile etkileşimi olumsuz yönde etkilemektedir.
Berry’e (1997) göre kültürlerarası geçiş stres yaratan ve uygun baş etme becerilerinin kullanılmasına gerek duyulan bir süreçtir. Mülteciler, göçmenler, uluslararası öğrenci ve çalışanların kültürleşme sürecini etkileyen faktörler arasında farklılıklar gözlense de tüm bu grupların benzer bir uyum sürecinden geçmekte olduğu öne sürülmektedir (Berry ve Sam, 1996). Sığınmacı çocuklar okullarda baskın kültür ile doğrudan karşı karşıya kalıyorlar. Okullar mülteci çocukların kendilerini geleceğe taşıyabileceği ve sosyal çevre ile bağ kurmaları için bir köprü görevi görmelidir. Sığınmacı çocukların okullarda sosyal eğitimin yanında akademik olarak da gelişim gösterememelerinin nedenlerinden bir diğeri de kültür farklılıklarından doğan eğitim müfredatı ayrımıdır.
Metot ve Öneriler:
Sığınmacı çocuklar ile ilgili problemleri bir çatı altında toplarsak;
-Dil farklılıkları,
-Sığınmacı çocuklara karşı olumsuz tutumlar,
-Kültürel farklılıklardan doğan eğitim müfredatı ayrımı.
Suriyeli çocukların problemleri ile ilgili özel eğitimden yola çıkabiliriz. Özel eğitimde bulunan özel eğitim sınıfları, kaynaştırma eğitimi örneklerini ele alabiliriz. Özel eğitim sınıflarının normal gelişim gösteren çocuklar ile aynı okulda olması özel eğitim gerektiren bireylerin toplumdan kopmaması adına önem arz etmektedir. Ders saatlerinde kendi sınıflarında, ders aralarında normal gelişim gösteren çocuklar ile etkileşim halindedirler.
Öncelikle nüfusa oranla bölgelerdeki okullara özel eğitim sınıfı modelinde Suriyeli Öğrenciler Sınıfı (SÖS) , nüfusun fazla olduğu yerlere ise Suriyeli Öğrenciler Okulu düşünülebilir.
SÖS’lerde yalnızca sığınmacı öğrenciler yer alacaktır. Eğitimlerine Arapça bilen öğretmenler verilecektir. Anadolu Liseleri’nde bulunan hazırlık sınıfı modeli ile de haftalık 8-10 saat Türkçe dersi verilir. Öğrenciler kendi kültürlerine uygun olan ders içeriklerini görür ve bu sayede akademik olarak hayata hazırlanırlar. Sığınmacı öğrencilere Türkçe dersi vererek de orta ve uzun vadede akranları ile dil sorununu çözüp, toplumdan dışlanmamaları adına olumlu bir adım atmış olunur.
Suriyeli Öğrenciler Sınıfları’nda eğitim alan öğrenciler belirli derslerde diğer sınıflara katılabilirler. Böylelikle izole edilmiş ortam yerine yerel arkadaşları ile iletişime geçmelerine olanak sağlanır. SÖS’lerde eğitimlerine devam ederek akranları ile akademik ve kültürel anlamda geri kalmamaları sağlanır.
6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun Uyum başlıklı maddesi şu şekildedir: “Madde 96 –(2) Yabancılar, ülkenin siyasi yapısı, dili, hukuki sistemi, kültürü ve tarihi ile hak ve yükümlülüklerinin temel düzeyde anlatıldığı kurslara katılabilir.
Göçmen çocukların ve ailelerin ülkeye kaynaşması okullardan başlamaktadır. Aileler için okula hazırlık konusunda ve devamlılık sağlamak amacı ile ve belediyeler tarafından yerel dil ve bölge kültürünün öğretimi amacıyla mülteci aile eğitim merkezi kurulabilir. Bu merkezde mülteci ailelere yerel halka özgü kültür ögeleri kazandırılabilir. Aynı zamanda ailelere Türkçe eğitimi vererek onların okuldaki veliler ile iletişimi kolaylaştırılabilir.
Öğrencilere yönelik tutumların değiştirilmesi ise okullarda rehber öğretmenlerin yapacağı çalışmalar ile olacaktır. Bu çalışmalar öğrenci ve öğrenci ailelerini kapsamalıdır. Ailelere yönelik seminerler verilebilir. Öğrenciler ile sığınmacı öğrenciler arasında etkileşimi artırmak adına etkinlikler düzenlenir. Bu etkinliklerde mülteci çocuklar ve ailelerin katılımı sağlanmalıdır.
ABD’de okula devam eden mülteci çocuk sayısındaki artışa paralel olarak öğretmenlerin sınıflarındaki öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak ve onları anlamak için daha fazla bilgiye ihtiyaç duydukları da ortaya konulmuştur (Szente, Hoot ve Taylor, 2006).Devlet okullarında bulunan öğretmenlere de Suriyeli öğrencileri tanımak adına bilgilendirme eğitimleri verilebilir. Öğrencilerin içinde bulunduğu durum (savaştan dolayı göç etme, bununla başa çıkma.) hakkında gerekli bilgi ve donanıma sahip öğretmenlerin öğrenciye yönelik tutumları oldukça fark edecektir.
Müfredat farklılıklarından oluşan sorunları önlemede mülteci çocuklar için ayrı müfredat (yerel kültür öğretimi) geliştirilir. Belli bir sınıfa kadar öğrenciler akademik kazanımlar ile birlikte kültür dersleri alabilirler. Öğrencilerin kendilerini toplumun bir parçası olarak görmeleri için en önemli öge o bölgelin kültürünü ve dilini öğrenmeleri, küçük yaştan itibaren adapte olmalarını sağlar.
Artan mülteci nufüsünu göz önüne alırsak sığınmacı öğrencilerin kaliteli eğitim alması hem onlar hem ülke halkı için elzem durumdadır. Kaliteli hayatlara ulaşması, ülkemizin ekonomik ve kültürel ortak çıkarlar için uzun vadede kaygılar yerine ortak refah getirecektir.
Dil sorunu, müfredat sorunu ve tutumlar sorunu aşıldıkça Suriyeli çocukların eğitimde önemli aşamaları geçmiş oluruz. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan sığınmacıları toplum kabul eder, onların da ülkemizde yaşam hakkı olduklarına ikna olurlar.